“Kıyamet günü, Allâhü Teâlâ’nın Ebubekr-i Sıddık (radıyallâhü anh) bir hutbesinde buyurdu ki:
Dünyada kendisine iyilik ettiği, bol rızık ve sıhhatli vücut ihsan ettiği halde bu nimetlere karşı nankörlük eden kul, Allâh’ın huzuruna getirilir ve ona: “Bugün için ne hazırladın?” diye sorulur.
O, hazırladığı bir şey bulamayınca ağlamaya başlar. O kadar ağlar ki, gözünde yaş tükenir. Sonra Allâhü Teâlâ’ya kulluktaki kusurları sebebiyle bir daha ayıplanır. Bu defa kan ağlar. Sonra tekrar azarlanır. Bu defa dirseklerine kadar ellerini ısırmaya başlar. Sonra bir daha azarlanır. Bu defa öyle yüksek sesle ağlar ki, her iki gözü dışarıya fırlayıp yanakları üzerine dökülür. Sonra bir daha azarlanır. İşte o zaman:
“Ey Rabbim! Beni cehenneme gönder de bu halden kurtar” der. İşte Cenâb-ı Hakk’ın:
“Ya, henüz şunu bilmediler mi? Her kim Allâh’a ve Resulü’ne muhalefet ederse muhakkak ona ebediyen kalmak üzere cehennem ateşi vardır. İşte rüsvaylığın büyüğü o” (Tevbe suresinin, 63) Ayet-i celilesi bunun delilidir. (Kenzül-ümmal)