“Bakü’yü Düşman İşgalinden Kurtarmak İçin Nuri Paşa Komutasındaki Osmanlı Askerleriyle Birlikle 7 Yaşında İken Azerbaycan’a Giden Nevruz (Ahmet) Dede’nin Yürek Burkan Hikayesi”
1917 yılında Ermeni-Rus orduları Azerbaycan’ı kasıp kavurur. Müslüman Türk ahali zor durumdadır. Osmanlı hükümeti, yardım amacıyla dönemin ünlü askerlerinden Nuri Paşa komutasında bir orduyu Azerbaycan’a gönderir. Bu askerî birlik içinde ismi Ahmet olan küçük bir çocuk da vardır. Ahmet’in babası yüksek rütbeli bir Osmanlı zabiti olan Nimetullah beydir.
Annesi ise Fatıma hanım. Ahmet, daha küçük bir çocuk iken annesini kaybeder. Sefer emri alan Nimetullah bey, oğlunu emanet edebileceği bir akrabası olmadığından o sırada 7 yaşında olan Ahmet’i yanında götürmeye karar verir. Askerî birliğin İstanbul’da başlayan uzun ve yorucu yolculuğu Gence’de sona erer. Kente vardıklarında küçük Ahmet’i bir çocuk yurduna teslim eder babası, sonra da Azerbaycan’ın iç bölgelerinde devam eden savaşa katılmak amacıyla cepheye koşar.
Dünün küçük Ahmet’i Nevruz Caferov, ak sakallı bir dede olmuş şimdi ve Bakû’de yaşıyor. Dimdik duruşu, kartal bakışı ve çehresindeki çizgiler onun başka bir coğrafyaya ait olduğunu gözler önüne seriyor. Bakû’deki Türk Şehitliği’nde isimleri pirinç levhalara yazılı kahramanlara bakıp, ‘Ben buraya onlarla birlikte geldim’ diyor. Sonra da gözünü ufka dikerek şunları söylüyor: ‘Onlar babamın arkadaşları. Benim amcalarım oluyor. İstanbul’dan Gence’ye uzanan uzun bir yolda arkadaş olmuşuz onlarla