Hazret-i Bilal, Müslüman olduğunu herkesten evvel ilan eden yedi zattan biridir. Bu zatlar şunlardır: Ebubekr-i Sıddık, Habbab bin Eret, Suheyb-i Rumi, Bilal-i Habeşi, Ammar ile babası Yasir ve validesi Sümeyye Hatun. (Radıyallâhü teâlâ anhüm.)
Müşrikler, Hazret-i Bilal’e şiddetli davranır, eziyet ederler o ise hep “Ehad Ehad” (Allah birdir, Allah birdir) derdi. Onun ellerini arkadan bağlarlar, boynuna bir ip takıp çocukların eline verirlerdi. Onunla Mekke’nin iki büyük dağı arasında oynarlar, usanınca da bırakırlardı.
Müşriklerden Ümeyye bin Halef, Hazret-i Bilal’i öğlenin şiddetli sıcağında dışarı çıkarır, Mekke’nin kızgın kumlarına, sırtı üzere yatırıp büyük taşları göğsü üzerine koyar, sonra da: “Ya öleceksin, yahut Muhammed’i (Aleyhisselâm) inkar edip Lat ve Uzza’ya (putlarına) tapıncaya kadar böyle kalacaksın” derdi. Hazret-i Bilal ise bu işkenceler altında hep “Ehad, Ehad” (Allah birdir, Allah birdir) derdi.
Ümeyye bin Halef yine bir gün Hazret-i Bilal’e işkence ederken Varaka bin Nevfel yanından geçiyordu. Bilal devamlı “Ehad, Ehad” diyordu. Varaka:
“Allah birdir, Allah birdir, ey Bilâl” dedikten sonra Ümeyye’ye döndü ve “Eğer siz bunu bu hâl ile öldürürseniz, Allâh’a yemin ederim onun kabrini rahmet umulacak yer yapacağım” dedi. (Yani: Allah yolunda öldürülen sâlihlerin kabirleri ile Hakk’a tevessül oluna gelmiştir, sâlih bir zâtı öldürdüğünüzü sizden sonrakiler bilecek ve hakkınızda pek büyük bir ar, yüz karası olacaktır.)
Nihayet, yine eziyet ettikleri bir gün Hazret-i Ebubekr-i Sıddık (r.a.), Hazret-i Bilal’in yanından geçiyordu. Ümeyye’ye: “Bu garibe ettiğin eziyetten dolayı Allah’tan korkmaz mısın? Daha ne vakte kadar böyle işkence edeceksin” dedi. Ümeyye: “Onu sen yoldan çıkardın, düştüğü bu halden de sen kurtar” deyince, “Peki, benim ondan daha güçlü kuvvetli ve genç bir kölem var, Bilal’e karşılık onu sana vereyim” dedi. Ümeyye “Kabul ettim” dedi. Hazret-i Ebûbekir, kölesini ona verip Bilal’i kurtardı ve azad etti.
Hazret-i Ömerul-Faruk (r.a.): “Ebubekir seyyidimizdir. Seyyidimiz Bilal’i azad etmiştir” derdi. (Hilyetül-Evliya)