Son Endülüs Müslümanlarından bir zat 1610 (h. 1019) senesinde Endülüslülerin artık tamamen memleketlerinden sürülüp çıkarıldıkları bir sırada engizisyonun zulümlerini protesto etmiş ve Müslümanların vaktiyle Hıristiyanlara karşı göstermiş oldukları insanlığı şöyle ifade etmiştir:
Muzaffer ecdadımız, ellerinde kuvvet bulunduğu devirlerde Endülüs’ten Hıristiyanlığı tamamen kaldırmak istediler mi? Sizin ecdadınız onların hâkimiyet zincirine bağlı iken onlar Hıristiyanların dini âyinlerini tam bir serbestlik içinde icra etmelerine tahammül etmediler mi? Her hangi bir ülke İslâm kılıcı ile feth edilmiş olsa o millet fertlerinin senelik mutedil bir haraç ödemesi karşılığında -bu inançları batıl olmasına rağmen- âyinlerine izin verilmedi mi? Sizin menfur ve zalim engizisyonunuza benzeyen mahkemenizin bizde misali bulunduğunu iddia edemezsiniz.
Şüphesiz dinimizi kabul etmek isteyenlere bizim kardeşlik kucağımız daima açıktır. Kur’ân-ı Kerîm vicdanlara baskı yapılmasına izin vermez. İslâm dinine girenler her türlü yardıma nail olurlar. Allâh’ın birliğine, Peygamberimizin risaletine şehadet getirir getirmez, kayıtsız şartsız müslüman olur, bizden sayılırlar. Kızlarımızla evlenirler; şerefli, faydalı ve itimadın gerekli olduğu yüksek makamlarda istihdam olunabilirler. Biz yalnız onların bizim gibi giyinmeleri ve -vicdanlarını tedkik etmeksizin- zahire göre gerçek Müslüman görünmeleri ile yetiniriz.
Şu şartla ki onlar dinimizi açıktan açığa maskaraya alıp sövüp saymasınlar. Ancak böyle bir harekete giriştikleri takdirde o gibileri gerçekten cezalandırırız. Çünkü kendi rızaları ile bu dini seçmişler, zorla getirilmemişlerdir.”