15 Temmuz sonrası ortaya çıktı ki; FETÖ, PKK,PYD/YPG, İŞİD ve DHKP-C aynı elin parmakları gibi, uzun zamandır birlikte çalışan ‘Terör Örgütleri’dir.
İttifak ettikleri tek nokta ise, Türkiye düşmanlığı ve ülkemizin huzurunu bozmak…
Hepsi birbirini destekleyen unsurlar, lojistik, istihbarat ve eylem konusunda iç içeler…
Görünürde nitelik ve amaç olarak farklı görünseler de, bu bir aldatmadan başka bir şey değil. Perde arkasında iletişimleri, ittifakları ve stratejileri farksızlıklarını gösteriyor.
Bu hain örgütlerin düşmanca eylem ve amaçlarını artık konuşmaya, yazmaya gerek yok. Artık bu milletin her ferdi; okumuşu, okumamışı, çiftçisi, memuru, köylüsü, şehirlisi “alçaklıkta birlik” ittifakı yapan kalleş “Terör Kardeşliği”ni görüyor.
Artık bu konuları tartışmanın vakti geçti,
Zaman mücadele ve eylem zamanıdır.
Acaba şu şöyle miydi, böyle miydi, FETÖ PKK’dan beter mi yoksa İŞİD’mi filan örgütten daha beter diye vakit kaybetmenin gereği yok.
Hepsi aynı kapının itleri ve hepsinin tek amacı var: Türkiye düşmanlığı ve bu ülkede yaşayan herkesi huzursuz etmek, birlik ve beraberliği bozmak, ülkede kargaşa ve kaosu hakim kılmak…
Yapılması gerekenlere gelince…
Bu terör örgütleriyle mücadele edilirken topyekün bir mücadele duruşu gereği ortaya çıktı. Adeta “Hattı müdafa yoktur, sathi müdafa vardır ve bu satıh tüm vatandır” sözünden yola çıkarak; “Terör örgütleriyle tekli mücadele yoktur, topyekün mücadele vardır. Bu mücadele yurt içinde bütüncül olması gerektiği gibi, sınır ötesinde de mutlaka sürmelidir” şeklinde olmak zorundadır.
FETÖ ile mücadele ve imha hareketinde kılcallara kadar etkisiz hale getirmeyi hedef alan hareket tarzının, hemen, şimdi, en hızlı şekilde PKK ve İŞİD ve diğerleri için de başlatılması şarttır. Özellikle içerden desteklerinin kesilmesi için müsamahasız ve tavizsiz, devletin çelik yumruğunu hissettirir şekilde temizlik hareketi acilen başlamalıdır.
Teröre (örgüt ayrımı yapılmaksızın) yardım ve yataklık eden, öven, lojistik destek veren hatta terör karşısında pasif kalanlar da dahil olmak üzere, OHAL hükümleri çerçevesinde uygulamalar acilen başlatılmalıdır.
Halk içinde acilen “Beyaz Kuvvetler” oluşumu kuvvetlendirilmeli, daha sistematik ve pratik hale getirilmelidir. Silahsız halk milis örgütlenmesi ve özellikle istihbari noktada sivil organizasyon tesis edilmelidir. Çünkü terörle mücadelede istihbarat her şeydir. “Amatör istihbarat ise, çok şeydir”
Devlet, güvenlik güçleri ve istihbarat birimleri kanalıyla, terör örgütlerinin bombalama, suikast vb. eylemlerine karşı “önleyici güvenlik” boyutlu sivil oluşumları daha aktif hale getirmeli ve en organize şekilde pratiğe geçirmelidir.
Cumhurbaşkanı’nın da Gaziantep katliamı sonrası söylediği “insan istihbaratı” konusu acilen ele alınmalı, komple ve organize şekilde hayata geçirilmelidir.
Bu ülkenin her ferdi, devletin ve milletin güvenliği konusunda, kendisinin de bir güvenlik mensubu gibi davranması bilinciyle hareket etmelidir. Bu herkesin, hepimizin güvenliği ve huzuru için şarttır.
FETÖ’cülere yapılan uygulama ve cezalandırmalar ivedilikle PKK, İŞİD ve diğer örgütler için de yapılmalıdır. Müsamaha, tolerans ve silahlı olma-olmama konusu gözetilmeksizin etkisiz hale getirme ve bedel ödetilmeye başlanmalıdır.
Terör ve teröristle hareket ettiği düşünülenler; bakkal, kasap, muhtar, öğretmen, öğrenci, kamu görevlisi, STK üyesi, sivil, resmi demeden hemen herkes devlet eliyle en hızlı şekilde hesaba çekilmeli ve cezalandırma süreçleri başlatılmalıdır.
Terör ve Teröristin halk arasında destek bulamaması mutlak gereklidir. Sivil Halktan kimse ama hiç kimse terör ve teröriste destek veremez hale getirilmelidir. Devlet şefkatli olmalıdır ama yanlış yapana, yapmak isteyene veya yapanlara sempati duyanlara “gazap ve şiddeti” en fazla olmalıdır.
Güvenmek iyidir ama güvenmemek daha iyidir sözü gereği sürekli bir dikkat ve duble kontrollerle devletin görünmez gözü, “sivil istihbari, milis beyaz kuvvetlerce” her şeyi görmeli ve “demir yumruğu” indirmelidir.
15 Temmuz sonrası gördük ki; yoğun bir saldırı altındayız. İşgal hareketiyle yüz yüzeyiz. Sınırlarımız içinde ve haricinde ittifak etmiş bir düşmanlığı görüyoruz, yaşadık ve yaşıyoruz. “Büyük şeytan ABD”nin ve onun“domuzcuk”ları Terör örgütlerinin birbirinden farkı yoktur. Hepsi büyük oyunun ülkemize düşman figüranlarıdır.
Bu yüzden Kuzey Suriye’de başlattığımız sınır ötesi harekatları aynıyla, PKK’nın konuşlandığı bölgelere de en sert ve etkisizleştirici şekilde yapmalıyız. Çünkü saldırıları sınırlarımız dışında karşılayıp bertaraf etmezsek ülkemiz dahilindeki bu kanlı ve canlarımızı alan bombalamalar daha da artacaktır.
Cumhuriyet Tarihimizin en büyük ve kapsamlı saldırılarıyla üzerimize geliyorlar. Bizlerin de aynı dikkat ve azimle karşı durmamız ve teröre karşı saldırıya geçmemiz gerekmektedir. Yapılan bir olaya veya o fiili işleyen terör örgütüne odaklanıp diğer terör ve teröristleri asla göz ardı etmemeliyiz.
Biz devlet aklıyla ve millet olma bilinciyle hareket ederek yurt sathında, istisnasız şekilde teyakkuzda hareket etmeliyiz. Sadece güvenlik güçleriyle değil, 79 milyon olarak hepimiz bu teröre karşı mücadeleyi yürütmek zorundayız.
Çok zor günlerden geçiyoruz. Adeta dört koldan saldırıyla karşı karşıyayız. Çok cephede bir mücadele içindeyiz. Ama el birliğiyle, topyekün bir beraberlikle bu saldırıları da savuşturacağız. Biz bu güce sahibiz.