Ensar’dan bir kişi ve Sakif kabilesinden bir kişi gelip Peygamber Efendimize (s.a.v.) selam verdiler: “Ya Resûlallah! Bazı şeyler sormaya geldik” dediler.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.): “Dilerseniz suallerinizin cevabını siz sormadan haber vereyim. Dilerseniz siz söyleyin” buyurunca “Bize bildir, Yâ Resûllallâh, imanımız artsın” dediler. -Ensar’dan olana- buyurdu ki:
“Beytullah’ı ziyâret niyetiyle evinden çıktığındaki sevâbı, tavaftan sonra kıldığın iki rekâtı, Safa ve Merve arasında sa‘yi, Arafat’ta vakfeyi, şeytan taşlamayı, kurbanı, başını tıraş etmeyi, ziyaret tavafını ve bunların sevabını soracaksın.” Ensari: “Seni hak peygamber gönderen Allah hakkı için bunları sormaya gelmiştim” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) ona buyurdular ki:
“Evinden Beytullâh’ı ziyaret niyeti ile çıktığında devenin her adımında Allâhü Teâlâ sana bir sevap yazar, bir günahını siler, bir derece yükseltir. Tavaftan sonraki iki rekât namazla İsmâil Aleyhisselâm neslinden bir köle âzâd etmiş gibi olursun. Safa ve Merve arasında sa‘y etmekle yetmiş köle azad etmiş gibi olursun. Arafat’ta vakfeye gelince: Allâhü Teâlâ o vakit dünyâ semâsına rahmetiyle tecellî eder meleklerine sizinle övünür ve: ‘Şunlar kullarımdır, rahmet ve mağfiretimi umarak derin vadilerden saçları dağınık ve toz içinde bana geldiler, onların günahları kumların adedince yahut denizlerin köpüğü kadar da olsa bağışladım. Ey kullarım, bağışlanmış ve dilediklerinize şefaat hakkı verilmiş halde Arafat’tan ininiz.’ buyurur. Taş atmaya gelince attığın her taş seni cehenneme götürecek büyük bir günahına keffaret olur. Kestiğin kurbanın mükafatını Rabb’in senin için -kıyamet gününe- saklar. Saçından kestiğin her bir kıl için bir sevap yazılır, bir günahın bağışlanır.”
Ensari: “Yâ Resûlallâh, eğer günahlarım bundan az ise?” dedi. Buyurdular ki: “Öyleyse fazla kalan sevaplar senin için muhafaza olunur. Bunlardan sonra Beytullah’ı (Kâbe’yi) artık günahsız olarak tavâf etmiş olursun. Bir melek gelir ve elini sırtına koyar ve ‘Geleceğin için amel işle. Geçmiş bütün günahların bağışlanmıştır.’ der.” (Taberani ve Bezzar)