Tabiinin büyüklerinden Hasan-ı Basri (r.a.), alim, fakih, abid ve vera sahibi bir zat idi. Doğduğu zaman Hz. Ömer’e götürmüşlerdi. Hz. Ömer ona yüzü çok güzel olduğu için “Hasan” ismini vermiştir.
Ashab-ı Kiram’dan üç yüz kadarına yetişmiştir. Hatta kendisi “Biz gaza için Horasan’a gittiğimiz zaman ordumuzda Ashab-ı Kiram’dan üç yüz zat bulunuyordu.” derdi.
Hasan-ı Basri’nin (r.a.) annesi, Peygamberimizin zevcesi Ümmü Seleme validemizin azadlısı idi. Ümmü Seleme (r.anha) bir gün cariyesini hizmet için bir yere göndermişti. Bu sırada küçük bebek olan Hasan-ı Basri (r.a.) çok ağlayınca Ümmü Seleme (r.anha) dayanamayıp kucağına almış ve ona göğsünü verince bolca süt gelip emzirmişti. Hasan-ı Basri’nin (r.a.) ulaştığı ilim ve hikmet işte Peygamberimizin zevcesi Ümmü Seleme validemizin sütündendir. Hanedan-ı nübüvvetten aldığı feyz ile kendisinde birçok kemalat tecelli etmiştir.
Hasan-ı Basri (r.a.) şöyle buyurdu:
Bir Hadis-i kudside Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu:
“Ey insanoğlu! Seni ben yarattım, fakat sen başkasına kulluk ediyorsun.
Ben seni unutmuyorum, fakat sen beni unutuyorsun.
Ben seni davet ediyor (çağırıyor)um, fakat sen benden kaçıyorsun.
Muhakkak senin bu yaptığın dünyadaki en büyük zulümdür.” Hasan-ı Basri (r.a.) bundan sonra “Allâh’a şirk koşma. Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür.” mealindeki (Lokman suresi, 13.) ayeti okudu.
Hasan-ı Basri (r.a.) buyurdular: “Mümin sabah ve akşam, her zaman üzüntülüdür. Zira o iki tehlike arasında kalmıştır. Biri geçmiş günahlarıdır ki Allâhü Teâlâ’nın nasıl muamele edeceğini bilmiyor. Diğeri de başına ne gibi sıkıntıların geleceğini bilemediği kalan ömrüdür.”
“Altın ve gümüş öyle kötü arkadaştır ki senden ayrılmadıkça sana hiç faydası olmaz.”
“İlmin afeti unutmaktır, hayatı (sahibinde kalması) da müzakere etmektir.”