Bir müminin, namaz, oruç, hac, sadaka ve Kur’ân-ı Kerim okumak gibi hayırlı amellerin sevabını başkasına bağışlaması caizdir. Nitekim Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’de rivayet olunduğuna göre: “Resulullah Efendimiz (s.a.v.) biri kendisi, diğeri de ümmeti namına olmak üzere büyük boynuzlu ve çok güzel iki koç kurban etmişlerdir” Yani bir kurbanın sevabını ümmetine bağışlamışlardır.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ölü, kabrinde boğulmakta olan kimse gibidir; oğlundan yahut kardeşinden yahut bir dostundan gelecek bir duayı bekler durur. Kendisine bir dua ulaştığında bu ona dünya ve içindekilerden daha sevgili olur.”
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kimse kabristandan geçip de Kul hüvallâhü ehad suresini on bir defa okur, sonra onun sevabını oradaki ölülere bağışlarsa, bu kimseye (kabristandaki) ölüler adedince sevap verilir.” (Darekutni)
Ebu Hüreyre (radıyallâhü anh) buyurdu: Bir adam ölür geride bir evlat bırakır. (Kabirde) onun derecesi yükseltilir Adam: Yâ Rabbi, bu neredendir, diye sorar. “Evladının senin için ettiği istiğfardandır” buyurulur. Bundan müminlere olan istiğfarların faide verdiği anlaşılır.
“Muhacirler ve Ensar’dan sonra gelen müminler, derler ki: ‘Ey Rabbimiz! Bizlere ve önden iman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur (bağışla)” (Haşir s., 10.) Ayet-i celilesi duanın fayda verdiğine delildir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kıyamet gününde, mahşerde ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olandır Müminlerin günahkarları, Resulullah’ın şefaatinden fayda göreceklerdir.
Alimlerimiz ittifak etmişlerdir ki: Bir mümin başına gelen hastalıklar ve sıkıntılar sebebiyle sevap kazanır. Hatta ayağına batan bir dikenden dolayı makamı bir derece yükseltilir, bir günahı silinir.
Hâsılı, işlediği amelin (hayır yahut şerrin) karşılığını aldıktan sonra, insana kendi çalışması ve kazancından başka dünyada ve ahirette nice rahmet ve ilahi ihsanlar verileceğinde şüphe yoktur.
Allah kabul eylesin. Kalın sağlıcakla…