İhtikar, insanların muhtaç oldukları yiyecek maddeleri veya sair eşyayı bir tüccarın satın alıp fiyatlarının yükselmesini veya kıtlık olmasını bekleyip satmamasıdır. Bunu yapana muhtekir, madrabaz veya karaborsacı denir.
Bir kısım eşyayı sırf fiyatlarının yükselmesi için satmamak günahtır, çirkin bir harekettir. Bunları kıtlık olmasını bekleyerek satmamak ise daha günahtır, daha çirkin bir harekettir. Bir beldede yenecek şeyleri ticaret için satın alıp sonra da insanların ihtiyacı bulunduğu hâlde bekletip o beldede satmamak gibi ihtikârlar haramdır. Başka yerlerden satın alarak şehre getirilen yenecek şeyleri, fiyatlarının yükselmesini bekleyerek satmamak da mekruhtur. Bu, İmam Ebu Yusuf’a göredir. İmam Muhammed’e göre herhangi yerden bir beldeye ticaret mallarının gelmesi teamül (adet) ise oradan getirilen gıdalar hakkındaki ihtikar da haramdır.
İhtikardan kaçınmak bir vazifedir. İhtikar, umuma zararlıdır ve zulümdür. İslam dininde meşru bir ticaret ne kadar güzel, övülmüş ise gayr-ı meşru bir ticaret de o kadar çirkindir. Emin, doğru sözlü, çalışkan bir tacir, takdire layıktır. Nitekim bir Hadis-i şerifte “Sözü, muamelesi doğru olan tüccar, kıyamet günü Arş’ın gölgesi altındadır.” buyuruldu. Diğer bir Hadis-i şerifte ise “Bir kimse yenecek şeyleri getirip rayice (günün piyasasına) göre satsa onu sadaka etmiş gibi olur.” buyurulmuştur. Bilakis yalancı, muhteris, şahsi-menfaati uğrunda başkalarına zarar vermekten çekinmeyen bir tacir de nefrete layıktır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Her kim Müslümanlara karşı onların yiyip içecekleri şeyler hakkında ihtikara cüret ederse Hak Teâlâ onu cüzzam hastalığı ve iflas ile cezalandırır.”
“İhtikarı ancak günahkar kimse yapar.”
“Bir kimse kırk gün ihtikar yapsa, sonra da bunu sadaka verse bu sadakası, o yaptığı ihtikar için keffaret olamaz.”
Hazret-i Ali (k.v.) de “Her kim kırk gün insanların yiyeceklerinde ihtikar yapsa kalbi kapkara kesilir” buyurmuştur.