Kabir, insanın dünya ile ahiret arasında meskeni, kıyamete kadar durağıdır. Zaman zaman kabirleri ziyarete gitmeliyiz. Salih kimselerin kabirleri de bereketlenmek için ziyaret edilir. Uzak bir yerde bulunmuş olsalar dahi, bu yolculuğa katlanmak mendubdur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır.” buyurmaktadır. (Sünen-i lbn-i Mace)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) (Medine’deki) Baki’ mezarlığını ziyaret ederken şöyle selâm verirlerdi: “Esselâmü aleyküm, dare kavmin mü’minin ve innâ inşâallâhü bikum lâhikûn.” (Tercümesi: Ey müminler yurdunun sakinleri! Bizler de inşallah sizlere kavuşacağız.)
Kabirleri ziyaret edip ibret almalı, vaktiyle hayatta olan birçok kimselerin topraklar içinde kalmış olduğunu görmeli, ahiret alemini düşünmelidir. Üç beş günlük dünya hayatı için birtakım günahları işlememeli, hakiki istikbali düşünerek gaflet içinde yaşamaktan kurtulmalıdır.
Dinimizde kabirleri ziyaretin usulü ve adabı vardır. Kabirleri çiğnememeli, selam vermeli; Fatiha, İhlas, Yasin-i Şerif surelerini ve salavat-ı şerife okuyup ruhlarına hediye etmelidir. Diğer Müslümanlar için de okuyup bağışladıktan sonra kendisinin de akıbetinin bu hale geleceğini hatırlayıp mahzun olarak dönmelidir. Hususiyle Yasin suresini okumak çok sevaptır. Bu yüzden Allahü Teâlâ’nın ölülerimize kolaylık vereceği, okuyana da, ölüler sayısınca sevap yazılacağı Hazret-i Ali’den (kerremallahü vecheh) ve Hazret-i Enes’den (radıyallâhü anh) rivayet olunmuştur.
Kabristanda gülmek, yemek içmek, lüzumsuz laflar etmek Müslüman’a yakışmaz.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) annesi Hz. Amine’nin kabrini ziyareti:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hudeybiye sulhunun yapıldığı seferde, Mekke’ye giderken annesi Âmine validemizin vefat ettiği Ebva Köyü’ne uğradılar. Annesinin kabrini ziyaret için Allahü Teala’dan izin verilince ziyaret ettiler, kabrin üzerini eliyle düzeltip ağladılar. Yanındakiler de ağladılar. Niçin ağladığı sorulunca:
“Rahmet duygusu beni rikkate getirdi de ağladım!” buyurdular.