Resul-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Siz, mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz, öyle ise onları güler yüz ve güzel ahlâk ile memnun etmeğe çalışın.”
“Sizden biriniz, bir kardeşini sevdiği zaman, bunu ona bildirsin.” (Tirmizi)
“Kim, din kardeşinin ayıplarını örterse, Allâhü Teâlâ dünya ve ahirette onun kusurlarını örter.” (İbn-i Mace) Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), ashabından biriyle bir ormana girdi ve iki misvak kesti. Biri eğrice, diğeri düzgün idi. Düzgün olanı ashabına verdi. O sahâbî:
“Ya Resulallah! Vallahi sen doğrusuna benden daha layıksın” deyince, buyurdular ki:
“Gündüzün pek az bir vaktinde de olsa bir kimse ile arkadaşlık eden kimseye, arkadaşlık hakkına riayet edip etmediği sorulur.”
Bayezid-i Bestami’ye (k.s.):
“Kim ile arkadaşlık edilir?” diye sordular, buyurdu ki: “Senin, Allâhü Teâlâ’nın bildiği kusurlarını bilen, sonra da Allâhü Teâlâ’nın örttüğü gibi o ayıplarını gizleyen kimse ile arkadaşlık edilir.”
Zünnun-ı Mısri (k.s.) dedi ki:
“Seni masum (günahsız, hatasız) görmek isteyenin arkadaşlığında hayır yoktur. Kızdığı vakit sırrını ifşa eden, ne fena kimsedir. Hakiki dost, senden hoşnutken sırrını sakladığı gibi sana kızdığı zaman da sırlarını saklayandır.”
Hikmet ehli bir zat dedi ki:
“Bir kimse öfkelendiği veya senden hoşnut olduğu veya bir şeye aşırı hırslandığı zaman sana farklı davranıyorsa onunla arkadaşlık etme. Hakiki dost her halinde sana karşı arkadaşlığın icabını yerine getirendir.”
(İhyau Ulumiddin)