Kıyamet günü ikinci sura üfürülüp kabirlerinden kalkan her insanın yanına ameli gelir ve: “Kalk ve mahşer meydanına ilerle” der. Herkesin güzel ameli binek olarak önüne gelir. Her birinin önünde ve sağ tarafında imanının kuvvetine göre kandil, yıldız, ay, güneş gibi parlayan bir nur vardır. Sol taraflarında nur olmaz, bilakis içinde kâfirlerin ve münafıkların bulunduğu şiddetli zulmet, karanlık vardır. Mümin kendisine verilen nurdan ve onunla yolunu bulabildiğinden dolayı Allâhü Teâlâ’ya hamd eder. İnsanlardan bazıları da koşarak mahşer meydanına gelirler.
Resulullah (s.a.v.) Efendimize:
“İnsanlar mahşer meydanına nasıl gelirler?” diye sordular:
“İki kişi bir deve üzerinde, beş kişi diğer deve üzerinde, on kişi bir diğer deve üzerinde oldukları halde” buyurdular. Yani insanlardan bir topluluk nasıl ortak bir binek bulup onunla yol alırlarsa, kıyamet gününde de müşterek işledikleri hayırlı amelleri için Allâhü Teâlâ bir deve yaratır, üzerine binerler. Öyle ise sen öyle bir amel işle ki kıyamet gününde senin ortaksız bir bineğin olsun. (Ruhul-Beyan)
Geçmiş ümmetlerden bir adama babasından hayli mal miras kalır. O mal ile bir bostan satın alıp onu fakirlere vakfeder ve:
“Bu benim Allah katındaki bostanımdır” der. Sonra birçok köle ve cariyeler satın alıp azat eder ve:
“Bunlar da Allah katında benim hizmetçilerim olurlar” der. Bir gün düşe kalka yolda ilerleyen bir a’mâ görür. Ona, bir binek satın alıp bağışlar ve:
“Bu da Allah katında benim bineğimdir” der.
Resulullah Efendimiz (s.a.v.) bu adam hakkında buyurdular ki:
“Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki ben onu görüyor gibiyim; o binek, yuları ve eğeriyle o hayır sahibine getirildi, ona binmiş mahşer meydanına gidiyor.” (Tezkiratül-Kurtubi)