Sevgili Dostlar,
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, uzun bir süredir yaşadığımız ortam ve son günlerde kırılma noktası seviyesine gelen siyasi duruş aklımıza şu soruyu getiriyor.
Türkiye ve Yöneticileri nerede? Barış ve özgürlük adı altında terörist başına özgürlük, teröriste hürriyet, Güney Doğu’ ya özerklik konuşuluyor. Bu tür çalışmaların yapıldığı ayyuka çıkmış görünüyor. Bu güne kadar bu devletin bu kadar kullanıldığını hayatımda görmedim. Kobani meselesini kendi meselesi yapıp dikleşenler, ama oraya girersek tek başımıza girmeyiz ha diye kıvıranlar. Dünyayı kendi basınından izleyenlere, dünya basınında yazılanları ciddiye almayanlara diyorum ki; Şu anda Dünya bizi dansöz olarak görüyor…
Bir taraftan Kobani’ ye destek ver. Öteki taraftan Kürtlerin özgürlüğünden bahset. Bana göre Işid’ e karışmamak yapılacak en doğru hareket bırakalım ne halleri varsa görsünler. Yıllarca benim insanımı katleden, kendi halkı da dahil olmak üzere acımasızca öldüren, yetim bırakan, Ekonomik düzenimizi alt üst eden, siyaseti allak bullak eden, kimin emrinde olduğu belli olmayan Pkk ‘ ye destek vermenin hiç bir anlamı yoktur. Mücadele etmemiz gereken gerçek çapulcularla müzakere ediyoruz. Hele de onur ve şerefimizin ayaklar altına alındığı bir dönemde… Hem de Vatan ve Demokrasinin önemini bilmeyenler, onu sadece yeri geldiğinde kullanılacak malzeme olarak görenler için… Ödlekler, sinsiler, hırsızlar, kahpece tuzaklar kuranlar, mertçe dövüşmekten korkanlar için… Kobani’ yi bahane ederek, kendi ülkesini ateşe verip yağmalayanlar için…
Sayın yöneticiler, son zamanlarda Boz mu, kara mı türü belli olmayan bir yılan tarafından ülkenize kafa tutulması sizin umurunuzda olmayabilir ama bizim umurumuzda… Kendi Devleti ve Bayrağı altındaki Türk Milletini bu kadar aşağılattığınız için bir vatandaş olarak hakkımı helal etmiyorum…
Ne şekilde olursa olsun, tavşana kaç tazıya tut mantığı ile bir ülke yönetilemez. Bu mantıkla bizi veya dünyayı aldatmaya çalıştığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hiç kimse salak değil. Bakın sizin Suriye ile Esad’ la işiniz yoktu. Durduğunuz yerde başınıza bela aldınız. Uzun süredir Orta Doğu da tarafsız olan, global güçlerin oyununa gelmeyen bir politika izleyen Türkiye’ yi, birilerinin aklı ile veya bazı ülkelere olan vefa borcunuzdan dolayı, baharı bekleyen kumrular gibi, Arap baharının ortasına attınız. Çamurun dibine giren debelenir. Sizde aynen öyle oldunuz. Türkiye’ de diplomasiyi sıfır düzeyine indirip, yerine gizli ajan düzeni getirdiniz. Koro düzeninden yoksun her kafadan bir ses… Başbakan ayrı söyler. Reisi Cumhur ayrı. Kendi içinde ahenk yok…
Açıkça söylüyorum, bu kadar tavizin altında yatan Başkanlık sistemi hayali ise vazgeçin. Türk milleti buna asla müsaade etmeyecektir. Neden olmasın diyemiyoruz. Çünkü Türk Milletinin ve Devletinin lehine kullanacağınızdan şüphelerimiz var. Bakın bir Suriye yüzünden neler kaybetti bu ülke. Kendi vatandaşlarımızın rızkını, ülkelerinden kaçanlara yediriyoruz…
Geçenlerde İstanbul’ da bir Uygur Türkü ile karşılaştım. Babayiğit, delikanlı bir genç. Abi dedi; Çinliler her gün bizleri katlediyor. Hürriyetimiz gitti elimizden. Sırf Türk ve Müslüman olduğumuz için zulüm ediyorlar. 0 anlattıkça benim içim parçalandı. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti Devletinden en küçük bir diplomatik hareket veya siyasi bir girişim görmedik diyor…Bu mu yani… Türkiye Cumhuriyeti bu olamaz. En zayıf zamanında bile bu değildi… Ya bizim Irak’ ta kaybettiklerimiz, Türkmenlerimiz… Mısır, Yemen için dünyayı ayağa kaldırdınız… Bu nasıl bir Türk düşmanlığı anlamış değilim. Ama biz onları feda edemeyiz… Hiç unutmayın ki bu aziz milletin değerleri, inançları, birliği, beraberliği, binlerce yıldan gelen asaleti vardır…
Tutturmuşsunuz Işid, Pkk, Suriye… Unutmayın ki bu özdür sizi orada tutan…Türk milletinin onursuzlaşması, aşağılanması sizin de işinize gelmez. Kendisini azınlık olarak hissetmeye başlayan toplumlar en sonunda bir yerden patlar… Önce Türk milletini düşünün…
Bir Türk vatandaşı olarak, Türk Milletinin Milli ve manevi değerlerinin korunduğu, Atatürk’ ün kurduğu bağımsız, Cumhuriyet esaslarına bağlı bir devlet, Bayrağı dik, şerefli ve haysiyetli, bir o kadar
kardeş ve komşusuna saygılı, kız alıp vermeye devam eden insanların yaşadığı, eski günleri arıyorum ve o günleri geri istiyorum…
İnanın suskunluğumuz korkumuzdan değildir. Tek korkumuz ayağa kalktığımızda tekrar oturmayı beceremediğimizdir… O anda Dünyada ve bölgede neler yapabileceğimizi, nasıl durdurulamaz olduğumuzu, Tarihimizi okumuş olanlar bunu iyi bilirler… Şu anda bizi yönetenler, Kabul ettiğimiz Başbakan ve Reisi Cumhur bilsinler ki onların bu görevlerde olmalarının yegane sebebi yukarıda belirttiğim hayalimi/ hayalimizi hayata geçirmeleridir… İktidar olmanın temel koşulu, o ülkede yaşayan vatandaşın ortak memnuniyetini tesis etmektir.
Saygılarımla
Mete ASLAN