Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün insanları sadaka vermeye teşvik etmişlerdi. Bunun üzerine Abdurrahman bin Avf (r.a.) dört bin dirhem getirmiş ve:
“Sekiz bin dirhemim vardı. Dördünü Rabbime ödünç verdim, dördünü de ailem için ayırdım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.):
“Allâhü Teâlâ verdiğini de, yanında tuttuğunu da senin için mübarek kılsın” diye duâ buyurdular. Bu duâ bereketiyle öyle zenginliğe nâil oldu ki vefatında yalnız dördüncü zevcesine seksen bin dirhem verilmişti.
Âsım bin Adiy de (r.a.) yüz vesk (yirmi ton) hurma sadaka vermişti.
Ebû Ukayl-ı Ensârî (r.a.) de bir sâ’ (Yaklaşık 3 kg.) hurma getirmiş: “Bu gece bir zâtın hurmalığını suladım. Karşılığında iki sâ’ hurma aldım. Birini aileme ayırdım, birini de Rabbime ödünç verdim.” demişti. Resûlüllâh (s.a.v.) da diğer sadakaların üzerine dökmesini emretmişlerdi.
Münâfıklar ise “Abdurrahman ve Âsım, sadakalarını sırf riyâ ve süm’a (gösteriş ve duyuruş) için getirdiler. Allâh’ın ve resûlünün Ebû Ukayl’in bir sâ’ hurmasına ihtiyaçları yoktur. Fakat o da kendine sadaka veriyor desinler diye getirdi” diye ileri geri lâf etmişlerdi.
Bunun üzerine Tevbe sûresinin 79. âyeti nâzil oldu -meâli-:
“O münâfıklar ki müminlerden fazlaca sadaka verenlerle bir türlü ve güçlerinin yetebildiği kadar verenlerle başka türlü laf atarak eğlenirler, Allâhü Teâlâ onları maskaraya çevirir ve onlar için pek şiddetli bir azab vardır.”
Allah sadakalarımızı kabul eylesin.