Zekatı, Allah’ın sevgisinden başka sevgileri kalbinden çıkarmak için vermek.
Kalbi cimrilikten kurtarmak niyetiyle vermek.
Allahü Teala’nın kendisine verdiği nimete şükür niyetiyle vermek.
Zekatın sevabını artıran kimselere vermek. Bunun için zekatı verirken, kalplerinde Allahü Teala’nın korkusu bulunan kimseleri seçmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Yalnız müttakinin (Allah’tan korkan kimsenin) yemeğini ye; yemeğinden de yalnız müttakiler yesin!” (Ebu Davud) ve:
“Sevdiğin kimseye Allahü Teala’nın rızası için yemek yedir” buyurmuşlardır.
Fakirlerin ilim sahibi olanlarını seçmelidir. Abdullah İbn-i Mübarek Hazretleri zekât ve sadakasını bilhassa âlimlerin fakirlerine verir ve “Peygamberlikten sonra en yüksek rütbe ilim rütbesidir. Onların ihtiyacını karşılamak daha makbuldür” buyururlardı.
Fakirlikten şikayeti olmayanı seçmelidir. Nitekim Ayet-i celilede -mealen- buyurulmuştur ki:
“Verin o fakirlere ki Allah yolunda kapanmışlardır, şuraya buraya dolaşamazlar. İstemekten çekindikleri için bilmeyen onları zengin zanneder. Onları simalarından tanırsın; Onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hem işe yarar ne verirseniz hiç şüphesiz Allah onu bilir.” (Bakara suresi, Ayet 273)
Allah yolundaki meşguliyetlerinden dolayı ihtiyaçlarını karşılayamayarak muhtaç kalanları tercih etmelidir. (İhyau Ulumiddin)
Allah verdiğimiz ve vereceğimiz zekatları, kabul eylesin.